Yalnızlığın Sesi / Aysel Yalçın
Öyle saşkın şaşkın baktığınızı görüyor gibiyim ama yine de sakın olmaz demeyin, benim dinlediğim en güzel nağmeler o yalnızlığın şarkısında gizli. Şöyle bir kapattığınızda gözlerinizi mutlaka duyacaksınız, ahenkli yumuşacık sözlerini…
Sabah çalar saatin sesi kulağımı öyle bir tırmaladı ki, hâlâ yarı kapalı gözlerimle nasıl giyinip yola çıktığımı hatırlamıyorum bile. Kapıyı açar açmaz yüzümü yalayan soğuk rüzgârla ayıldım diyebilirim. Kahvem, çantam ve dosyalarım düştüm yollara.
Gece gördüğüm rüyayı hatırlamak için biraz düşündüm ama nafile, tek bir karesi bile gelmiyor aklıma. Tekdüze yaşanmış bir günün gecesinde görülen rüyalardan biriydi herhalde. Gerçi dün akşamki tartışmadan sonra kâbus görmediğime sevinmem gerekir herhalde. Oysa evlenirken söz vermemiş miydik yıllar önce: “İyi ve kötü günde, hastalıkta ve sağlıkta beraber olacağımıza…”
Yeşilçam filmlerinde izlediğimiz mutlu mesut bir yastıkta yaşlanan çift değildik biz. Bunu farketmemize rağmen yıllarca sustuk, bazen öfkemizle bazen de sabrımızla. Bugün de tıpkı diğer fırtınalı gecelerin sabahı gibi suskun çıktım evden. Öylesine sebepsiz kavgaydı ki, sonunu nereye bağlayıp üzüleceğimi bile bilmiyordum. İçimdeki boşluk gitgide büyüyor, adeta yalnızlıkla dans ediyordum yolda. Hoşuma da gitmiyor değildi hani, sessizlik ilaç gibi gelmişti bana. Karşıya bakıyordum lakin gördüğüm bir şey yoktu. Aklım durmuş, yüreğim buz gibi soğumuştu. Çok kızıyordum kendime. Bu ben değildim, olmamalıydım. Cesaretim, özgürlüğüm, hayallerim bir bir kayıyordu elimden. Onlarca soruya karşılık tek bir cevap bulamıyordum. Adeta kendimi kaybetmiştim, nerede arayacağımı bilmiyordum.
Ayaklarım yine beni en sevdiğim yere götürmüştü. Tahtaları çürümüş, biraz da nemli bir banka oturup seyre daldım karşımda ahenkle süzülen, ağaçların yapraklarında oynaşan minik kuşları. Kulağımda çınlayan, “Fikrimin ince gülü” şarkısına eşlik ediyordum. Ne ince ne zarif aşk dolu sözler. Yine göz pınarlarım dolmaya başlamıştı. Gözlerimi kapatıp şarkının melodisiyle ruhumu sakinleştirmek, bir nevi de olsa rahatlamak istiyordum. “Bu son, artık ağlamayacağım” diye kendimi telkin etmeye çalışıyordum ama nafile. İçimde volkan gibi patlayan hıçkırıklarıma engel olamamıştım yine. Ağladım, hıçkıra hıçkıra ağladım. Şarkının son nakaratı bittiğinde, gözyaşlarımı silip kendime tutamayacağım sözler verdim. Peki neden tutamıyordum sözümü?
Vicdanım beni neden rahat bırakmıyordu? Neden korkuyordum yalnızlıktan? Ben değil miydim yıllarca çocuk yaşlarımda soğuk demir ranzada yapayalnız uyuyan? Belki de hayallerim büyüktü o yaşlarda.“Ben büyüyünce” diye başlardı cümlelerim. Ben büyüdüm; mesleğimi yaptım, mutlu başlayan bir yuvam, içinde de çocuklarım oldu ama eksik bir şey vardı. Yeri doldurulamayan, eksikliği zaman geçtikce acıtan, hatta yalnızlığı bile sevdiren.
Ben kendimi bildim bileli sadece birazcık sevilmek istiyordum. Arayışlarım, çabalarım, mücadelem hep sevilmek içindi. Yüzüme vuran soğuk rüzgârla kendime geldim, içimdeki mahkemenin hâkimi duruşmaya yine ara vermişti. Ayaklarım beni nereye götürürse diye başladım yürümeye. Kaç adım attığımı, nereye niçin gittiğimi bilmeden yürüyordum. İçimdeki ses gittiğim yerde huzura kavuşacağımı fısıldıyordu, ümitlendiriyordu beni.
“Beden yorgunluğu geçer, lakin gönül yorgunluğu insanı öldürür”, derdi büyükannem. O da çekmemiş miydi? Ya annem? O da aynısı değil miydi? Kimin kaderini yaşıyordum? Neden başkalarının koyduğu kalıpta yaşamak zorundaydım? Bu kurallar, örf ve adetlerin arkasına saklanmış sahte, uyduruk kurallar… Kime göre doğru kime göre yanlış?
Adımlarım beynimi kurcalayan sorularla aynı hızda ilerlerken, etrafımdaki insanlar şaşkınlıkla bana bakıyor gibiydi. Karşımda aniden beliren küçük kız, elindeki kemanı omzuna almış, sanki bana eşlik etmeye hazırlanıyordu. Sarı lüle lüle saçları omzundan sarkmış, kırmızı elbisesinin beyaz dantelli yakasını örtüyordu. Boncuk gözleri adeta bakışlarıma kilitlenmiş, bana; “Hadi gel, korkma, at adımını özgürlüğe”, der gibi bakıyordu. Çığlıklar eşliğindeki korna sesleri içimdeki şarkıyı susturmaya yetmemişti ama o küçük kız kemanıyla son şarkıma eşlik ederek beni özgürlüğüme uğurlamıştı…
Yorum yaz